16 Haziran 2012 Cumartesi

iyiki doğdun ezgii!


blogumu açtığımdan beri diyorum ya şöyle dengesizim böyle gıcığım bütün arkadaşlıklarım bi küs bi barışık bi tripli ama hep eğlencelidir diye..işte bu yazının başrolü en karman çorman en sevgi dolu en vıcık vıcık en çocukça hem duygusuz hem duygu dolu arkadaşım EZGİ ORALKAN dır.


mantıklı pek bişey yoktur bizim ilişkimizde ama çooook kocamaan bi sevgi vardır kesinlikle....


işte bugün benim dünyalar güzelimin doğum günü ve ben onu mutlu etmenin yollarını aramaktayıımm:)) uzakta olduğundan hediye alamadım blog yazmaya karar verdim umuyorumki mutlu olurr:)


ezginin aramıza girişi tam bir komedi..başlarda istenmeyen soğuk gıcık kızdı ezgi...sonra her tenefüs yanımıza çağırdığımız küçük sevimli kız oldu...


bi arkadaşımız onu aramıza alma çabasındaydıı..ilk buluşmamızda uzaktan gülerek geldiğini gördüğümüzde somurtarak arkamızı döndük biz...öyle de yabaniyiz hani...waffle sevmemesini yadırgadık,her tenefüs bizim sınıfa gelince dolduruşa getirip uzaklaştırdık az fenalık yapmadık yani kıza. ama o tüm bunlara rağmen güler yüzünü hiiç sakınmadı bizden :)


ben tabi rahat durmam ezgiylede küstük..hatta sanırım en çok onla küsüp barıştıım..geçerli tek bir neden de yok hani...küsüz ama kız bana bir sevimli bir içten geliyoki hani hem neden küstük bilmiyorum hem o konuşsa ben susmıycam biliyorum...nitekim bi gün hiç beklenmedik anda dersteyke mesaj attı..hocamız bizim matematik sınavlarını onların sınıfta okuyomuş o da bizimkilere bakıp haber veriyo çaktırmadan..işte beklenen fırsat!
ezgi biz niye küstükk
bilmem sen konuşmayınca bende bişey diyemedim..
e o zaman konuşalım
tamam olurr=))


cancağzım resmen dört gözle beni bekliyomuş konuşmak için hoho =))





ezgiyi mutlu etmekte mutsuz etmekte çok kolaydır...çocuk gibidir hemen kırılıp küsebilir,en sinir anında bi mesajla mutlu da olabilirr siz  ona bişey söylemek için ince ince düşünürken o direk SLM yazıp odunluğunu konuşturabilir neşe kaynağınız olabilirr :)
şahsen benim neşe kaynağımdır o yüzden pek paylaşamayadabilirim hani:)








zaten kimseye bana baktığı gibi bakamaz...=))































çok başkadır benim için..başlarda gelin kızımızdı ama şimdi öz kardeş olduu :) çokta iyi olduu:))




                     bu arada biz 5 yıl önce böyleydikk


                                     şimdi de böyleyiz..




kendisi istanbula yerleştiikten ,biz 2 yıl görüşmedikten sonra bir gün bucada tıklım tıklım dolu bir otobüste ezgiyi karşımda gördüğümde attığım çığlık,yaşadığım şok görülmeye değerdii....


ömrümde öyle şaşırmamışımdır heralde...o yolculuğun tek kötü tarafı 40 dakikalık alsancak yolunun 4 dakika da bitivermesiydi...su gibi geçti zaman..


ama saolsun canım ezgicikim izmire gelince arar hemen yanıma koşar saatlerce otururuz...yanyana otururken bile hıh diyip küsme potansiyeline de sahibiz tabii...






lise arkadaşlıkları kalıcı olurmuş ya gerçekten doğru...ezgi de lisede hayatıma -çıkmamak üzere-giren değerlerden birii:)


bütün çocukluğuna triplerine xD diye gülmesine 2dakikada küsmesine rağmen kendisini çoooooooooookkkk seviyoruumm!!!


iyiki doğmuuşşş iyiki hayatıma girmiişş iyiki bu kadar içten bu kadar sevgi doluymuş!!!
iyikide beni bu kadar çok seviyomuşş:)
umarım yeni yaşında da heep böyle gülersin bitanemm çook seviyorum senii!! iyiki varsıınn :)

5 Haziran 2012 Salı

bugün ne yasaklasam...








biz, yani gonca savaş ve ben okula arada uğrasakda tatilimizin ilk günlerinde o gitmediğimiz okulumuzun hayatımızdaki büyük yerinin farkına vardık bugün...evet sabahtan beri sıkılıyoruz..hemde beraber sıkılıyoruzz...elimizde telefon önümüzde bilgisayar sıkıldıkça birbirimize sarıyoruz konudan konuya atlıyoruz...bugün sıkılmamız işe yaradı ve biz ilk kez önemli bir konuda fikir alışverişinde bulunduk..gündemdeki yasaklar vs vs...bu konuya pat diye gelmedik elbet...önce yazın yapacaklarımızı planladık gitmek istediğimiz yerleri konserleri sıraya koyduk..sinemaya gidelim dedik falan filan...planlar yapıldı bitti yine bi sıkılma evresii...hemen geyik bulduk tabii...


sonra gonca benim ferihayla ilgili yazımı tekrar okuyup tekrar beğendiğini hatta kendi face ve tvit adreslerinde paylaştığını herkesin okumasını istediğini dile getirdii




sonra bizim okuldan çıkıp U dönüşü yapıp ilk sokaktaki ilk ev olan eski eve girmemizin o monotonluğun bile bizi nasıl mutlu ettiğinin farkına vardııkk...



evet en son kurtlarımızı orda bırakmıştık herşey çok güzeldi :)

bir kaç saat önce gonca bana bir blogumun olduğunu hatırlattı ve yazı yazmamı tavsiye etti..kendisi epey eğleniyomuş benim yazılarımı okurken..saolsun:)
bende konu önermesini istedim...aylardır televizyonla alakası olmayan kızın gündemi görünce yaşadığı şoku ve düştüğü umutsuz durumu anlat dedi..kendisinden bahsediyoo...ben televizyondan uzak yaşamamış biri olarak bu dediğini yazamazdım o yüzden kendin yaz dedim..bu arada evde karnı acıkan bir kardeşim var ve ona yemek hazırlamam lazım goncaya sen takıl gelicem hemen dedimm...ben dönene kadar gonca kızımız döktürmüş...

evet şimdi yazıyorum gonca savaşın kaleminden durum değerlendirmesi :


Can sıkıntısı denen bir gerçekle kalabalık veya yalnız olarak yüzleşebilirsiniz..Ben şuan o gerçekle baş başayım..Can sıkıntısından bir amuda kalkmadığım kaldı denecek durumdayım..Yok arkadaş geldimi gitmek bilmeyen gittiğinde şıp diye gelen ensemin dibinden ayrılmayan ne menem şeydir şu can sıkıtnısı..Yemek yersin,kitap okursun,nette takılırısn falan falan uzar listede gitmiyor bitmiyor sıkıntı arkadaş..Atalarımız sıkı can iyidir gibi laflara üreteceğine ortama uygun canın sıkılıyorsa ... yap tarzı bir söz üretselermiş daha bir minnet duyabilirdim doğrusu genede saygıyla anıyorum cetlerimi..Hepsi bir köşeyede okul kapansın diye yırtınırken, okul kapanınca da okulu özleyen bir nesilin ferdiyim nasıl yaratıcı bir sıkıntı çözüm bulabilrim bilmiyorum ama derslerinde gereken başarıyı gösteremeyen ben bu konuda da benzer başarısızlığı korumaya devam ediyorum..(Durmak yok istikrara devam..)Yaz tatilinde yapılması gerekenler listesini uygulamaya çalıştığım canımın sıkıldığı zaman dilimlerinde de tavanı izlemek, boş boş bilgisayara kitlenip kalmak tarzında Bülent Ersoy'un dediği gibi fevkaledein fevkiğinde zaman geçiriyorum..(Yazılışından emin olamasamda böyle diyordu herhalde sayı değer büyüğümüz..)Adete sıkıntıdan ıkındığım harika zaman dilimleri için başta kendime sonra aklıma bir türlü gelemeyen gelsede o dakika zevk vermeyen her türlü aktiviteye çok teşşekkür ederken ne yapsam ki ben sıkıntım geçsin ???

Twitte gördüğümle şoka girdim AMK diye gazetemi olur diye..Oturdum düşündüm gerçekliği nedir diye sonra işte dedim risk budur..Okan Bayülgenin yaptığı gibi risk budur arkadaş..Türkiye'de herşeyin baskı altında olduğu gerekli gereksiz herşeyin sansürlendiği bir dönemde AMK Gazetesini canı gönülden destekliyorum..İçeriği spor diyorlarda ne sporu bilemedim doğrusu çokta ilgilenmedim güldüm beğendim pek hoşnut oldum..FAK diyede Magazin dergisi çıksa mesela ne hoş olur öyle sansür getirilmez böyle itiraz edilir böyle protesto gerçekleşir. Hey gidi pratik zekasını sevdiğim halkım..Hazır kürtajda yasaklanmışken Kürtaj Politika Gazeteside çıkarılabilir bence..Haydar diye mesela cinsellik üzerine bir dergi fena olmaz. Yasak Gazetesi'nde çıkan yeni yasak haberine göre o yaska bu yasak geliyorrr.. Tadından yenmez doğrusu.. Örnekler çoğalabilir..Aklımdan geçenler şimdilik bu kadarken fenada olmadı doğrusu aklıma seveyim sözünün cuk olduğu durumlardan biri daha.. (=Aha aha aklıma bir tane daha geldi Lisesli YÖK Gazetesi sınava iki hafata kalan değişen sistemden, sonlara doğru yapılan tüm değişiklikler bu gazetede..( Gerçi düşününce bu gazete saatlik olsa daha hoş olur nede olsa YÖK'ün hızına yetişilmiyor..) Sanırım bu gibi bir sürü gazete, dergi daha ilgi çekici daha eleştirel olabilir.. Nasreddin Hoca fıkraları tadında olan Türkiye gündemi daha eğlenceli hala gelebilir..Hoş olurrr..Güzel olur.. Yapsak mı kii ?



cancağzımın ellerine sağlık sıkıntısında boş durmamış yazmış çokta iyi etmiş...sayesinde bizde kendi dertlerimizden kurtulup ülkemizde neler oluyor diye düşünme fırsatı buldukk...

sizcede şaka gibi değil mi olanlar...

biri bir kuyuya taş atıyo sonra kırk akıllı çıkaramıyo..kürtaj  yasağıymış..tek derdimiz oydu çünkü..ülkede hiç dert yok işsiz aile aç çocuk yok biz doğmamış çocukların geleceğine kayırır olduk...


sinir sistemi oluşmamış bir hücre yığınına insan diyen aklıevvelleri görmemizi sağladı bu yasak.. bu yasağı savunan zavallı dincilerin kaçı 8 haftalık bir insan embriyosuyla bir inek embriyosunu ayırdedebilecekler merak ediyorum. bilmedikleri konularda cahilliğin verdiği cesaretle sadece padişahları öyle istedi diye atıp tutan güruhun gündemine katkı sunmak bile zoruma gidiyor bunları yazarken...


destekçisi olan kadınlara -en az biri tecavüz çocuğu olmak üzere- ömürleri boyunca sorumlulukları altında kalacak olan istenmeyen çocuklar dilediğimide ayrıca belirtmek istiyorum...

doğuştan hasta ve sakat çocukların sayısının artmasına neden olacağı neden kimsenin aklına gelmiyo. aile içi tecavüzlerden nur topu bebeklerimiz olsun ama dimi yeter ki üreyelim nasılı önemli değil. 

tecavüzcülerin çocuklarınada devletin bakacağını savunuyo bazı büyüklerim...ona ne şüphe..ama nasıl bakıcak.. tabi ki tecavüz ederek bakıcak...pozantı çocuk ıslahevinde olanlar bu kadar çabuk unutulmuş olamaz di mi? 
dağıtılan kömüre, bulgura, pirince muhtaç daha fazla birey sizce de ağır gelmez mi bu ülkeye ?








1 Haziran 2012 Cuma

bir insan kendi hür iradesi ile feriha'yı nasıl izler?


 "bir insan kendi hür iradesi ile feriha'yı nasıl izler?"




aklı ve mantığı olan hiç bir insan bu diziyi izlemez izlememeli ama ben izliyorum.. alışmış kudurmuştan beterdir hesabi öyle bir alışmışım ki her hafta kaçırmadan izliyorum...sinir ola ola izliyorumm...rezalet çekim tekniğine, yönetmenin kusturan jaluzi merakına, ferihanın bön bön bakmasına ve senaryonun içerdiği tüm yanlış mesajlara ve saçmalıklara rağmen izliyorum...




 dizinin senaristlerine bırakın bu işi kopun gidin yaaa demek istiyorum mesela .. gerçekten bir senaryo ancak bu kadar saçma sapan yazılabilir..
şöyle bir replik vardı mesela :


emir: aşkımızın bittiğini söyleyebilir misin?
feriha: aşımız bitti diyemem ama ......................
emir: bak, aşkımız bitti diyemedin
feriha: aşkımızın bitmemiş olması hiç bir şeyi değiştirmez.
emir: birbirimizi bitirebiliriz ama aşkımızı asla bitiremeyiz.
feriha: ama aşkımız .................
yok yani gerçekte böyle konuşan yok olamaz olmamalı...


son 4 bölüm kaldı dizinin başrolü feriha yı henüz gülerken göremedik desem yeridir...o kaşlar hep bi çatık o surat hep bi donuk anlamsızz.. ben hazal kaya yı çok beğenirim mesela..aşk-ı memnuda ne asildi ne güzeldi...ancak hazal kızımızın kendisininde bu dizide oynamaktan büyük mutsuzluk ve utanç duyduğunuda düşünmekteyimm...o kıyafetler o yağlı saçlar o alınmamış kaşlar 1,50 boya 44 beden kıyafetler nasıl itici yapıyo güzelim kızı...
 ben hayatımda bir dizinin başrol oyuncusu olup da bu kadar çirkin gösterilen bir insan daha görmedim. normalde eski türk filmlerinde olsun, türk dizilerinde olsun başrol kadın oyuncusu fakir bile olsa, köyden de gelse, ana babası olmasa bile dizinin en güzeli olur, esas oğlanın kalbini çalmaya çalışan diğer alternatif kadın oyuncu bile bunun güzelliğini görüp hayran kalır, deli gibi kıskanır.bu dizideyse hiç öyle bir zahmete girmeye kalkışmamışlar. feriha kapıcı kızı ya, tamam madem ne kadar çirkin, ne kadar şişman gösterirsek o kadar gerçek olur diye düşünmüşler galiba. 


sanıyorum şuan bi metrelik sivilceli çatık kaşlı göbekli ergen kızlar bu feriha aynı ben gibi yeaa o emiri tavladıysa bende bulurum bi emir diye düşünüp hayallere dalıyorlar...dizide verilen mesaj bu onlarıda suçlayamayız bi yerde....


bide bu ferihayı anası babası kaynanası abisi kocası hatta komşusu bile tokatladı...bir levent kaptanı varki o hiç kıyamıyo bu kıza...denizlerde yaşayan adam geldi okulunda hocalık yapıyo sırf yalnız kalmasın diye ama üniversite hocası gibi değil lise rehberlik hocası gibi... böyle teknesi falan vardı bunun, eğitimli, bilmem kaç tane diploması, referansı var. ailesi ise türkiye'nin en zenginlerinden. ha bir de çirkin falan da değil, pis sakal desen, karizma desen, uykusuzluktan çökmüş gözler desen hepsi var. peki levent bu kadar avantajı varken neden bu kadar mutsuz. nedeni belli, çünkü mal. ilk sezon sanem yetmedi ikinci sezon ferihanın peşinden koşuyor. benim gönlümden geçende ferihanın emiri boşayıp leventle evlenmesinden yana aslında...tam tencere kapak...




dizide o kadar çok gereksiz oyuncu varki....




bi lara var mesela sanki evde annesi boş boş oturuyo diye kızmış kalk git demiş o da geçerken diziye uğramış bu kadar diziyle alakası yok...kızın yaptığı tek şey köpeğini gezdirip apartmanda oturan gereksiz insanların gereksiz dertlerini dinlemek.. ha bide kızı her gören annesine selam söylüyo...




bülent var bir saksafon çalıyoki ilk okul müsameresinde sanarsınız...bide annesinin pek yakın dostuna asılıyo..aynı kadın abisininde eskisi hanii..öyle bi abaza çocuk bu bülent..
annesine gelince kadını diziye soktular apartmanda alt kata indirip geri evine çıkardılar sonra öldürdüler..resmen harcadılar  kadını...


ferihanın ikizi var mesela o çocuğun o kızın ikizi olarak karşımıza çıkması tıp dünyasını bile şaşkına çevirmiştir diye düşünüyorum..yok yani olamaz...evlat olsa sevilmez...
emir'in annesi rolundeki kadin spastik gibi konusturmakta israrlı mesela...her soze basladiginda lafinin gerisini getirmek icin buyuk bir mucadele veriyor..anne olarak basina gelmedik kalmamis bir kadin aslinda, ama yuregimi ciz ettirmek soyle dursun, 'iyyyk anneymis bu bi de' demek geliyo insanın icinden. öyle kötü bi oyunculuk sergiliyo... 


ferihanın babasına da töbe estağfurullah bişey oldu ... en son damadı elini öptüğünde çarpılmış gibi davrandıı...mimikleri el hareketleri cengiz abazoğlunun bana herşey yakışırdaki kıyafet eleştirirkenki halini andırmıyo değil..yavaş konuşmaktada nihat hatipoğluyla yarışır...bide en hüzünlü halinde bile heceleye heceleye türk telekomun akşam 7 den sabah 7 ye bedava reklamını heceleye heceleye dile getirmişti ki hayattan soğumuştum...


şimdi yeni bir karakter var ferihanın halaoğlu...nam-ı diğer ANADOLU BEHLÜLÜ... yengesini kesiyo...hemde ne kesmek...tipide görseniz ferhat güzelin XXL hali...çapkın baktığını düşünün birde...sizde hayattan soğudunuz birden dimii....


diziyi izleme  sebebim olan kişilik ferihanın kötülükte entrikada  fatmagülünkiyle yarışan yengesi seher..replikleri falan çok güldürüyo beni...yalan dünyayla yarışır hanii....
emirin babası da şahane...seherle evlenmesinden yanayıımmm....


farkındaysanız esas oğlan emirden hiç bahsetmedim... "iki kez basıp; bir kez gizlice girdiğim evde yemek yiyeceğim."diye heyecanlandığından beri onu yok sayıyorum çünkü...


  
dizinin yönetmeni dizinin en az %92 sini jaluzilerin arkasından çekmekte kararlı zira oyuncuların yüzleri pek görünmüyo..muhtemelen makyaj da yapmıyolardır...


gerçekten bambaşka bir paralel evrende geçiyor bu dizi, aynı gün yayınlanan yalan dünya beni bu kadar sarmıyor ..şimdi gidip yeni bölümü seyretmeliyim...diziyi seyrederken azrayla mesajlaşıyosam kahkahalarım evi inletiyo..böyle bi eğlence yok :)




öyle yaanii hayat güzel, helikopterler falan...